TTB II. Başkanı Prof . Dr.Raşit Tükel’in konuşmacı olduğu ve Akdeniz Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği ile Antalya Tabip Odası’nın birlikte organize ettiği “TÜSEB” başlıklı konferans Tıp Fakültesi Hastanesi Mor Salon’da gerçekleştirildi.

Prof . Dr.Raşit Tükel’in SUNUMU İÇİN BU LİNKİ TIKLAYINIZ

(https://drive.google.com/file/d/0B9TfEXMmEsenaU91U1lPQWJFZkk/view?usp=sharing)

KONFERANS FOTOĞRAFLARI İÇİN BU LİNKİ TIKLAYINIZ

(https://plus.google.com/u/0/photos/103942899278831661002/albums/6081208864531431265)

KONFERANS SONRASI YEMEK FOTOĞRAFLARI İÇİN BU LİNKİ TIKLAYINIZ

(https://plus.google.com/u/0/photos/103942899278831661002/albums/6081417000390863521)

Konferans’ta bir sunum yapan Prof.Dr. Raşit Tükel Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda görüşülen “Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) Kurulması ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı” yasalaştığı takdirde AKP’nin sağlıkta en büyük dönüşüm adımlarından birini tamamlayacağını söyledi.

Prof. Dr. Raşit Tükel, TÜSEB’in AKP iktidarı sürecinde hız kazanan üniversitelerde şirketleşmenin devamı niteliğinde olduğunu belirterek, “Tasarı kapsamında oluşturulacak mütevelli heyetleri üniversitelerin yönetiminin doğrudan Sağlık Bakanlığı’na geçmesi demektir” dedi.

Tasarının, tıp ve sağlık alanında, Sağlık Bakanlığı’nın altında oluşturulmak istenen iki önemli düzenleme içerdiğini ifade eden Prof. Dr. Raşit Tükel, bunların Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı’nın (TÜSEB) kurulması ve Türkiye Sağlık Bilimleri Üniversitesinin kurulması olacağını ikisinin de Türkiye’deki gerek eğitim ortamına gerekse araştırma ortamına ciddi etkileri olacağını ifade etti söyledi.

Üniversitelerde akademik özerklik yok edilecek

Söz konusu tasarının yasalaşması halinde akademik özerkliğin yok edilmesine giden bir dönüşümün kapısının aralanacağını vurgulayan Prof. Dr. Tükel, tasarı kapsamında kurulması planlanan TÜSEB’e şirket, teknopark, teknoloji merkezi, bilim parkı ve bilim merkezi kurma gibi yetkilerin verileceğini ifade etti. Tükel, “TÜSEB gibi şirket, gerçek kişi veya benzeri her türlü yapının içinde yer aldığı, özel hukuk hükümlerine tabi olan, sermayesinin kamu kaynakları ile desteklendiği bir yapılanma devlet eliyle bilimin iç ve dış finans kaynaklarına açılarak ticarileştirilmesi anlamın geliyor” dedi.

Bilimin ticarileştirilmesinde yeni bir aşama: TÜSEB

“Söz konusu tasarı, yasalaştırdığı takdirde, sağlık eğitimi sistemimizin tamamını etkileyecek ve fen bilimleri ile sosyal bilimler eğitiminde de ileride örnek olarak kullanılabilecek ticarileşme ve akademik özerkliğin yok edilmesi yönünde bir dönüşümün kapısını aralayacaktır.“ diyen Prof. Dr. Raşit Tükel “Tam da bu yüzden, bu tasarı sadece sağlık alanında yapılacak değişiklikler içeren bir metin olarak düşünülmemelidir. Bu değişikliklerin yapılabilir olması, üniversitelerin tıp alanı dışında da benzeri bir yeniden yapılanma sürecine gireceğinin, akademik

özgürlüklerin kısıtlanacağının, bilimin ticarileştirilmesi sürecinin hızlanacağının göstergesidir. Özellikle mühendislik alanı başta olmak üzere, fen bilimleri ve sosyal bilimlerde yakın gelecekte karşılaşacağımız ticarileşme ve merkezileşme hamlelerinin yeni örnekleri olarak okunması uygun olacaktır.” şeklinde konuştu.

Üniversiteler Şirketleşiyor

Üniversitelerin son yıllarda artan bir biçimde piyasaya açıldıkları biliniyor. Bu piyasalaşma süreci teknoparklar, teknoloji transfer ofisleri vb. aracılığıyla oluşturulan şirketlerle gerçekleştiriliyor. Tıp fakülteleri, üniversitelerin bu şirketleşme sürecinin sağlık alanındaki önemli ayaklarından biridir ve üstelik de piyasalaştığı ölçüde yüksek düzeyde karlılık vaat eden bir öneme sahiptir. Son yıllarda, genel bütçeden aldıkları payları kesilen, döner sermayeleri çöken, borç batağındaki tıp fakültelerine, bir şirket gibi yapılanmaları tek seçenek olarak sunulmuştur. Performans sistemi ile, önce, tıp fakültelerine rekabete dayalı piyasa ortamında nasıl var olamayacakları gösterilmiştir. Üniversiteler/tıp fakültelerinde araştırma piyasa ile ilişki içinde yeniden tanımlanmaya başlanırken, bir yandan da eğitim kurumu olmaktan giderek uzaklaşılan yapısal bir dönüşüm sürecine girilmiştir. Şimdi de sağlık alanındaki teknoparklar, teknoloji merkezleri, teknoloji transfer ofisleri, kuluçka merkezleri, bilim parkı ve benzerlerinin, TÜSEB’in altında yeniden yapılandırılmak istendiğini görüyoruz. TÜSEB altında yer alan ve Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun önceliklerine göre çalışması planlanan enstitilüler, üniversitelerin girişimcilik adı altında şirketleştirilmesi sürecinin sağlık alanındaki bir üst aşamasını temsil etmektedir.

Sağlık Bakanlığı Üniversitesi

Yasa tasarısında ikinci olarak, Sağlık Bakanının başında olduğu bir mütevelli heyet tarafından yönetilecek bir “kamu üniversitesi”nin kurulmasına yönelik maddelerin yer aldığı görülüyor. Mütevelli heyeti 2547 sayılı yasada bulunan üniversite yönetim organları arasında yoktur ve sadece vakıf üniversitelerinde mevcuttur. Söz konusu heyetin beş üyesinden üçü, Sağlık Bakanı, bakanlık müsteşarı ve bakanın atayacağı bir üye olacaktır. Böylece tüm ülkeyi kapsayabilecek bu devasa üniversiteyi, Sağlık Bakanı ve bürokratları yönetecektir. Bu durumun Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın şehir ve bölge planlama bölümlerini, Adalet Bakanlığı’nın hukuk fakültelerini yönetmesinden bir farkı yoktur. Bu taslak bu haliyle anayasanın 130. maddesinde belirtilen bilimsel özerklik ilkesini ayaklar altına almaktadır.

Tıp Fakülteleri ve Sağlık Bilimleri Fakültelerini içerecek olan bu üniversite, uygulama ve araştırma merkezi açamayacak; bunun yerine “birlikte kullanım protokolleri” yapılacak olan Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumuna bağlı Eğitim ve Araştırma Hastaneleri, üniversitenin uygulama ve araştırma merkezi olarak kabul edilecektir. Böylece bütün ülkede çok sayıda tıp fakültesi açabilecek ve bu fakültelere temel bilimler dışındaki öğretim üyeleri, Eğitim ve Araştırma Hastanelerinin kadrolarını da içerecek şekilde, keyfi olarak, Mütevelli Heyeti, dolayısıyla Sağlık Bakanlığı tarafından atanacaktır. Ayrıca bu üniversite için eski Tıbbıye-i Şahane mektebinin binası olan ve bugün Marmara Üniversitesi’nin Haydarpaşa Kampüsü olan tarihi bina tahsis edilmiştir. Hükümetin bu çakma tarihsel romantizminden de artık gına gelmiştir.